23 Aralık 2007 Pazar

Şiir İncelemesi: Hikâye, Cahit Külebi

Hikâye

Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!

Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!

Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!

Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı,
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!

Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgârları eserdi
Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi.
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!*


1-İÇERİK-KONU:

Cahit Külebi “Hikâye” adlı şiirinde aşk ve yurt sevgisini yalın ve içten bir dille bir arada vermiştir.

Mehmet Kaplan, Cahit Külebi için şunları söylemiştir: “Ben ona inanıyorum ki, Anadolu’yu, çocukları bu topraklarla karışmış, şehre geldikten sonra yüksek kültür edinmekle beraber ilk yaşantılarını kaybetmemiş sanatkârlar anlatabilirler. Cahit Külebi, bunu başaran nadir şairlerden biridir.” (Kaplan, 2005; 248–249)

Gerçekten de Cahit Külebi çocukluğunun geçtiği köyünü aşkıyla bağdaştırırken doğduğu, büyüdüğü yerlere olan sevgisini belirgin şekilde hissettirmektedir.

Mahir Ünlü ve Ömer Özcan, Cahit Külebi’nin ilk şiirini yayımladığından bu yana yazınsal kişiliğini bulmuş şairlerimizden olduğunu belirtmiş; şiirlerindeki biçimin, temaların, duygu düşüncelerin, dil ve söyleyişin hep kendine özgü olduğunu söylemişlerdir. Şiirlerinin sevilmesini bu kendine özgülüğün Anadolu insanının özelliklerine, istemine uygun düşmesine bağlamışlardır. Külebi’nin temalarının, yaşamındaki, çevresindeki doğadan, insan yaşamından, toplumsal konulardan esintiler olduğunu söyleyip bunların onun duyarlı düşünceleriyle; yalın, duru, lirik ve içten söyleyişiyle bütünleşerek şiirleştiklerini belirtmişlerdir. (Ünlü-Özcan, 1991; 446)

Cahit Külebi’nin incelemekte olduğumuz “Hikâye” adlı şiirinde bu özelliklerin tümünü görmekteyiz.

Şimdi şiiri tek tek dörtlükler hâlinde inceleyelim:

Birinci dörtlükte şair sevdiği kadının fiziksel özelliklerini vermekte ve ona “bebek” sözcüğü ile hitab ederken, sevgilisinden ellerini tutmasını istemektedir. Sevgilisi pembe dudakları ve beyaz teniyle güzel bir bayanı düşündürmektedir. “Hikâye şiiri, ilk dörtlüğü dışındaki her dörtlükte, özlemi çekilen, yokluğu hissedilen şeylerin anıldığı, bu eksikliklerle şairin istekleri arasındaki karşıtlığın ortaya konduğu bir metin olarak karşıtlıklar yoluyla şairin özleminin anlatımını güçlendirmektedir.” (Aksan, 2004; 113)

Şiirin ikinci dörtlüğünde karşıtlıklar yoluyla şair sevgilisinden kendisini okşamasını; yani sevgi, şefkat göstermesini istemektedir. Ceviz ağaçları genellikle serin ve sulu yerlerde yetişir. Şair doğduğu köyde ceviz ağaçlarının olmadığını; bu yüzden de serinliğe hasret kaldığını söylerken, sevgilisinden gelecek ilginin onu serinleteceğini, ferahlatacağını belirtmektedir.

Şiirin üçüncü bölümünde ise, şair köyünde buğday tarlalarının olmadığını belirtip, devamında sevgilisinden saçlarını savurmasını istemektedir. Buğday ile saçlar arasında bağlantı kurulunca da sevgilinin diğer bir fiziksel özelliği; yani sarı saçları ortaya çıkmaktadır.

Şiirin dördüncü bölümünde şair doğduğu köyleri akşamları eşkıyaların bastığını; bu yüzden de yalnızlığı hiç sevmediğini belirtmektedir. Böylece “eşkıya” sözcüğü ile “yalnızlık” arasında bağlantı kurmakta ve sevgilisinin sesini, sevgi dolu sözlerini duymak istediğini belirtmektedir.

Doğan Aksan şiirin bu dörtlüğü için şunları söylemektedir: Dördüncü dörtlükte eşkıya sözcüğünün korku, tedirginlik, zorbalık gibi duygu değerlerinden yararlanılmış, yalnızlık’ın getirdiği karamsarlık anımsatılmış, sevgilinin konuşmasının yaratacağı mutluluk, dolaylı yoldan dile getirilmiştir. (Aksan, 2004; 113)

Mehmet Yardımcı, Cahit Külebi’nin Küçük yaşta Sivas'a, Bursa'ya, İstanbul'a tahsil için gidip aile ocağından uzak kalışının onun içine işlediğini belirtmiştir.1

“Külebi, büyük şehirde olmasına rağmen, köyünden kopmamış aydınlardandır. Anadolu köylerindeki yaşayışları kâh çocukluk anıları halinde, kâh bir aydının bakışıyla yazılmıştır. Bu hayat tecrübesi ve görerek yazma niteliği onun şiirine buruk, sıcak bir gerçeklik katmaktadır.”(Kabaklı, 1966; 492) Beşinci dörtlükte de şair doğduğu köylerdeki insanların gülemediklerini; bu yüzden zavallı, çaresiz bir insan olduğunu söylemektedir. Burada Anadolu insanının zor koşulları sezdirilirken, şairin çaresizliğinin sevgilisinin gülümsemesi ile geçebileceği belirtilmektedir.

Mehmet Kaplan, Cahit Külebi için şunları söylemektedir: “Cahit Külebi’nin diğer şiirlerinde de insanı bıktırmayan, oldukça serbest, fakat yine de kendisini hissettiren bir dil musikisi vardır. Bu bakımda o, toprağı ve insanı ile kaynaştığı Anadolu halk şairlerine, asla taklit intibaı uyandırmaksızın yaklaşır. Onun için, şehre gelmiş, okumuş fakat doğduğu memleketin havasını kaybetmeden yeni ve güzel bir şiire ulaşmış bir şair demek hiç de yanlış olmaz. Şiirlerinin çoğunda Anadolu toprağından gelen bir ses, bir koku, bir renk ve bir ruh vardır.” (Kaplan, 2005; 247)

Şiirin bu dörtlüğünde de Anadolu toprağından gelen sese, kokuya, renge ve ruha rastlamaktayız.

Şair, altıncı dörtlükte sevgilisinden köyünde esen kuzey rüzgârları yüzünden çatlayan dudaklarını öpmesini istemektedir.

Külebi, dıştan Anadolu gerçeğini, Anadolu insanının ezilmişliğini anlatmaya kalkmamış; içinden çıktığı toplumun yaşamını, insancıl duygularla yoğrulan kendini anlatmıştır. Zaten "Şair doğrudan doğruya kendi dünyasına girmelidir. Kendi dünyasına giremezse, yazdığı şiirlerin niteliğinde düşüşler olur." diyen Külebi şiiri kendini anlatmak saymaktadır. Çünkü insanın en iyi tanıdık kimse yine kendisidir. Öyleyse ozanın kendini anlatması ve şiiri kendini anlatmak sayması doğaldır. Sanatçı da içinde yaşadığı toplumun bir parçasıdır ve o toplumun izlerini taşır. Dolayısıyla ozan kendini anlatırken başkalarını, başkalarını anlatırken de kendini anlatmış olur.2

Şiirin yedinci ve son dörtlüğünde ise, şair sevgilisinin Türkiye gibi aydınlık ve güzel olduğunu, doğduğu köylerin de aynı güzelliğe sahip olduğunu belirtmektedir. Burada şairin vatanına duyduğu sevginin ve bağlılığının boyutu anlaşılmaktadır. Şair vatan sevgisini dile getirirken sevgilisinin de doğduğu yerleri anlatmasını istemektedir.

Doğan Aksan, “Hikâye” şiirinin konusu için şu yorumu yapmaktadır: “Hikâye şiiri, Anadolu’nun güçlüklerle, yokluklarla dolu bir köyünde doğmuş bir insanın sevilen, beğenilen, istenen kadının karşısındaki duygularını büyük bir içtenlikle dile getirmekte, bir yandan yurdunu, doğduğu yerleri etkili bir anlatımla betimlerken bir yandan da ilgiye, sevgiye susamış bir köy çocuğunun ezikliğini yansıtmaktadır.” (Aksan, 2004; 111)

Mehmet Yardımcı da bu şiir için benzer bir yorumda bulunmaktadır: “Cahit Külebi “Benim doğduğum köylerde” derken, tüm Anadolu köylerinin gereksinimlerini, akşamları eşkıyaların basmasını, gülmesini unutmuş insanları, bıçak gibi esen rüzgârlarda Sivas yollarındaki kağnı gıcırtısını ve sürücüleri, buğday tarlaları bile olmayan köylüleri yumuşak bir dil ve anlatı ile ama tüm yalınlığıyla önümüze koymaktadır.”3

2)SUNULUŞ:

Ağırlıklı Öğeler:

Lirizm:

Cahit Külebi’nin bu şiiri, lirizmin çeşitli öğelerini içermekte, bir lirik şiir özelliği taşımaktadır. Bu özellikler, süsten, yapmacıktan uzak, içten anlatımı, özgünlüğü, az sözle çok şey anlatabilmesi ve konuşulan dilden yararlanması olarak yorumlanabilir. Doğan Aksan lirizmi şu şekilde tanımlamaktadır: “Yazında, özellikle şiirde lirizm, sanatçının güçlü ve bütünüyle kendine özgü duygularını, tutkularını, özlemlerini, zihninde oluşan imgeleri tam bir içtenlik ve yalınlıkla, doğal bir anlatımla dile getirdiği, kısa, coşkulu, özlü sözlerle aktardığı yapıtların özelliğidir.”(Aksan, 2004; 25)

Anlatım, Yinelemeler:

Ozan çoktur Türkiye'de. Çoktur ama, durup durup da okunan, yeniliğini yitirmeyen ozan çok azdır. İşte bu azlardan biri de Külebi'dir. Bu durum bizde bir soru uyandırmaktadır: Külebi’nin şiirlerini sevdiren sır nedir? Bize göre bu sır Külebi'nin dili ve tatlı anlatımıdır. Anadolu insanı türküyü çok sever. Bahçede, tarlada, harmanda hep yanık türküler söyler. Bunlarla yoğrulur. Çocuğunun ninnisi çoğu kez anasının yanık ezgisi olur. İşte Külebi'nin dili Anadolu insanının bağrında elif elif tüten bir türkü, gerçekten bir türkü dilidir.”4

Behçet Necatigil, Cahit Külebi”nin aydın bir saz şairi içtenliğiyle, bir Karacaoğlan rahatlığı ve temiz bir dil ile, zaman zaman kötümser, güvensiz, kendi türküsünü söylediğini belirtmektedir. (Necatigil, 1993; 208) Külebi bu şiirinde anlatımının temizliği ve akıcılığı ile dikkat çekmektedir. Çocukluk günlerinin izleri, aşkı bu başarılı anlatım ile birleşince ortaya böyle unutulmaz bir eser ortaya çıkmaktadır.

“Cahit Külebi çağdaş Türk şairleri arasında yineleme çeşitlerini en çok kullanan şair olarak göze çarpmaktadır. Bu özellik, onun şiirlerinin anılmasını kolaylaştırmakta, onu halk şiirine en yakın çağdaş bir ozan yapmaktadır.” (Özünlü, 2001; 129)

Cahit Külebi’nin bu şiirinde de başarıyla kullanılmış yinelemelere rastlamaktayız. Şiirin birinci ve son dörtlüğü dışında bütün dörtlükleri “benim doğduğum köylerde” dizesiyle başlamıştır. Ünsal Özünlü bu özelliği nedeniyle “Hikâye” şiirini tüm dizesi önyineleme olan şiirler arasında göstermiştir.

“Külebi’nin şiirinde yalnızca tek sözcükle yapılan ardyinelemeler çoktur. Ardyinelemeler kendilerinden önce ya da sonra değişen bir başka sözcükle yinelendiği zaman anılması kolay bileşimler ortaya çıkarırlar. Hikâye şiirinin bölüklerinin her son dizesindeki yinelemeler aşağıdaki gibi gösterilebilir:

tut

okşa

savur

konuş + biraz

gül

öp

anlat “(Özünlü, 2001; 136)

Şiirin ikinci ve üçüncü dörtlüğündeki ikinci mısralarda tekrarlanan “yoktu” sözcüğü de özel bir ritim sağlamaktadır. Hüseyin Tuncer; şiirde seslerin müzikalitesinin, dalgalar halinde yayılmasının ritme bağlı olduğunu belirtmektedir. (Tuncer, 1999; 145)

Uzak Çağrışımlar:

Şair, şiirinin anlatımını ve anlamını uzak çağrışımlar yoluyla daha da güçlendirmektedir. Ceviz ağaçları yoluyla serinliği, buğday tarlaları yoluyla sarı saçları, eşkıyalar yoluyla yalnızlığı anlatmış; böylece şiirinin dilini güçlendirici bir renk vermiştir.

Doğan Aksan şairin doğduğu köylerde buğday tarlalarının bulunmadığı söylendikten sonra “Dağıt saçlarını bebek/savur biraz” dizelerinin gelmesinin, bir metinde, sözceler arasındaki bağlantıyı sağlayan gönderimin eksikliğine karşın bir çeşit motif bağlantısı ile dizelerinin içeriğini birbirleriyle bütünleştirdiğini belirtmektedir. (Aksan, 2004; 112)

Ses Öğeleri:

“Cahit Külebi birçok sanatçıdan farklı olarak içerikle biçimi birbirinden ayrı düşünmemektedir. Biçim ve içeriğin bir araya gelmesi ile şiirin yapısının oluştuğu görüşündedir. Ona göre bütün sanat ürünlerinde içerik de biçim de birer ilk öğe konumundadır.”5

Şairimiz bu şiirinde de biçim ve içeriği başarılı bir şekilde bir araya getirmiştir. Şiir hece ölçüsü ile yazılmış değildir. Yinelemelerin de etkisiyle sekiz heceli dizeler ağırlıktadır. Aynı hece sayısındaki dizelerle belli bir ritim oluştuğu söylenebilir.

“Şiirlerinin çoğunu dörtlüklerle yazan Külebi, uyak araştırmalarına da girişmiş; değişik biçimler ve dizeler arasında, değişik uyak düzenleri kurmuştur. En çok kullandığı uyak biçimi ise tam uyaktır.”6 Şiirin birinci dörtlüğünde “beyaz – biraz” sözcükleri arasında tam uyak vardır. Birinci dörtlüğün dışındaki her dörtlüğün ikinci dizelerinde geçen “yoktu – basardı – bilmezdi – eserdi – güzeldi” sözcüklerindeki “di” geçmiş zaman ekleri ise rediftir.

Konu Bütünlüğü:

Şiir, baştan sonuna kadar bir konu bütünlüğü ortaya koymakta, bir metin özelliği göstermektedir. Şairin sevdiğine karşı hissettikleriyle vatanına duyduğu sevgi bir bütünlük içerisinde okuyucuya verilmektedir.

Sonuç olarak; “Hikâye” şiiri, yinelemelerden gelen melodisi, uzak çağrışımları, konuşulan dilden yararlanması ve içtenlik taşıyan özlü bir anlatıma sahip olması bakımından özgün bir şiir örneğidir.

KAYNAKÇA

AKSAN, Doğan, Cumhuriyet Döneminden Bugüne Örneklerle Şiir Çözümlemeleri, Bilgi Yayınevi, Ank., 2004

KABAKLI, Ahmet, Türk Edebiyatı, Cilt 3, Türkiye Yayınevi, İst., 1966

KAPLAN, Mehmet, Şiir Tahlilleri 2, Dergâh Yayınları, İst., 2005

NECATİGİL, Behçet, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Varlık Yayınları, 15.Basım, İst., 1993

ÖZÜNLÜ, Ünsal, Edebiyatta Dil Kullanımları, Multilingual, İst., 2001

TUNCER, Hüseyin, Edebiyat Araştırma ve İncelemeleri, Akademi Kitabevi, İzmir, 1999

ÜNLÜ, Mahir, ÖZCAN, Ömer, 20. Yüzyıl Türk Edebiyatı 4, İnkılâp Kitabevi, İst., 1991

YARDIMCI, Mehmet, Şiirini Halk Şiirinin Gür Kaynağından Besleyen Cahit Külebi ve Şiir Dünyası, http://members.lycos.co.uk/zilem



* Doğan AKSAN, Cumhuriyet Döneminden Bugüne Örneklerle Şiir Çözümlemeleri, İst., 2004, s.110

1 Dr. Mehmet YARDIMCI, Şiirini Halk Şiirinin Gür Kaynağından Besleyen Cahit Külebi ve Şiir Dünyası

2 -------------------------------, Şiirini Halk Şiirinin Gür Kaynağından Besleyen Cahit Külebi ve Şiir Dünyası

3 Dr. Mehmet YARDIMCI, Şiirini Halk Şiirinin Gür Kaynağından Besleyen Cahit Külebi ve Şiir Dünyası

4 Dr. Mehmet YARDIMCI, Şiirini Halk Şiirinin Gür Kaynağından Besleyen Cahit Külebi ve Şiir Dünyası

5 Dr. Mehmet YARDIMCI, Şiirini Halk Şiirinin Gür Kaynağından Besleyen Cahit Külebi ve Şiir Dünyası

6 ------------------------------, Şiirini Halk Şiirinin Gür Kaynağından Besleyen Cahit Külebi ve Şiir Dünyası

Hiç yorum yok: